Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Bire yediyüz

    Ruzgar
    Ruzgar
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3096
    Doğum tarihi : 19/09/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 47
    Yaş : 54
    Ülke : Almanya

    Bire yediyüz Empty Bire yediyüz

    Mesaj tarafından Ruzgar Paz Ara. 20, 2009 8:18 pm

    Bire yediyüz...

    İmâm-ı Hasen ve imâm-ı
    Hüseyn ve Abdüllah bin Ca'fer (r.a.) Medîne-i münevvereye giderken,
    yolda erzâkları kalmadı. Sahrâda oldukları için, yiyecek birşey alacak
    yer de olmayıp, açlık ve susuzlukdan gâyet muzdarib oldular. Allahü
    teâlâya tevekkül etdik deyip, yoldan sapdılar. Birâz gitdikleri gibi,
    ovanın orta yerinde bir karaltı gördüler. Ona doğru sürüp, gitdiler.
    Bakdılar ki, bir kara çadır içinde, bir kadıncıkdan başka kimse yok.
    Kadıncağıza selâm verdiler. O kadıncağız da, letâfet ile selâmlarını
    alıp ve bunlara dikkat ile bakdı. Hâtırına bu geldi ki, bu üç sultânın
    dünyâda benzerleri az bulunur.
    Kadına dediler ki,
    -Bir yiyeceğin var mıdır.
    -Bir keçim vardır. Kendiniz sağınız, sütünü içiniz.
    İmâmlardan
    birisi sağdı, bir çanak südü bir imâma verdi. Bir çanak da Abdüllaha
    verdi. Bir çanak da kendi içdi. Ondan sonra kadına dediler ki,
    -Başka yiyeceğin yok mudur.
    -Bu keçimi boğazlayıp, yiyin.
    O
    kadın, bunu böyle söyleyince, Abdüllah hazretleri o keçiyi kesip,
    pişirip, yidiler. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine hamd edip,
    atlarına bindiler. Sonra kadıncağıza dediler ki,
    -Medîne-i
    münevvereye vardığın zemân, mutlaka bize uğrayasın ki, biz
    Seyyidlerdeniz ve Hâşimîlerdeniz. Se'âdetle dönüp, gitdiler.
    Bir zemân sonra o kadıncağızın kocası geldi. Gördü ki, ortada keçi yok.
    -Keçi ne oldu diye sordu. Hanımı da meydâna gelen hâdiseyi anlatdı. Kocası da huzûrsuz olup,
    -Ey akılsız hanım! Niçin böyle yapdın. Bizim ondan gayri nesnemiz yok idi, dedi.
    -Allahü
    teâlâ rahîmdir. Kullarını aç koymaz. Bunun gibi güzel yiğitler,
    asîlzâdeler evimize geldi. Onları müsâfir etmeden göndermek insâf
    değildir. Bir keçi nedir ki, öyle sultânlardan esirgerim.
    Ammâ
    kadıncağız, imâmları bilmez idi. Güzel yiğitleri gördüğünde, mubârek
    yüzlerinin nûrânîliğinden ve sözlerinin tatlılığından, firâsetle bildi
    ki, asîlzâdeler ve çelebî insanlardır. Onun için kendilerinden bir
    nesne esirgemedi.

    Bu dünyâda bütün malı bir keçi olup, onu da müsâfirlerine ikrâm etmek o kadıncağızın kemâl derecede cömerdliğini gösterir.

    Artık,
    kadıncağız, kocası ile birşeyler alıp-satmak için, Medîne-i münevvereye
    gitdiler. Şehir içinde gezerken, hikmet-i ilâhî, imâm-ı Hüseyn
    'radıyallahü teâlâ anh' hazretlerine Bâb-ı selâm önünden geçerken rast
    geldiler. İmâm hazretleri, kadıncağızı gördü ve tanıdı. Acele adam
    gönderip, huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Kadıncağıza hitâb edip,
    buyurdular ki,
    -Benim kim olduğumu bilir misin?
    -Bilmem, deyip, cevâb verdi.
    İmâm hazretleri buyurdu ki,
    -O üç yiğit, bir zemân senin çadırına uğradılar. Sen onlara süt içirdin. Keçiyi kesdiler. Onların biri, benim.
    Emr
    etdi, bunlara ziyâde ikrâmda bulundular. Hikmet-i Rabbânî imâm
    hazretlerinin yanında fazla bir şey bulunmadığından, beyt-ül mâl
    emînine adam gönderdiler.
    -Bize bin dirhem gümüş ve yüz koyun
    versin. İnşâallah biz yine veririz, dediler. Beyt-ül mâl emîni verdi.
    Huzûr-ı şerîflerine getirdiler. Temâmını kadıncağıza verip, bizi ma'zûr
    tut, dedi. Yanlarına adam verip, imâm-ı Hasen (r.a.) hazretlerine
    gönderdi. İmâm-ı Hasen de bunları iyi karşılayıp, yanında bulunduğu
    kadar ikrâm etdi. Ve onların yanında fazla nesne bulunmadığı için,
    beyt-ül mâl emînine adam gönderip, bin dirhem ile ikiyüz koyun ödünç
    aldılar. Hepsini o kadıncağıza verip, özr dilediler. Sonra yanlarına
    bir adam verip, Abdüllah bin Ca'fer hazretlerine gönderdiler.
    Abdüllah hazretleri,
    -İmâmlar ile buluşdunuz mu diye süâl etdi.
    -Evet, onlardan geliriz, dediler.
    Abdüllah hazretleri buyurdu:
    -Ne
    olaydı, önce bizim yanımıza gelseydiniz! Zîrâ onların ellerinde, dünyâ
    malı karâr etmez. Hâzır nesneleri bulunmadığı için, belki ızdırâb
    çekmişlerdir. Bunlar dediler ki, her biri biner dirhem ve yüz ve
    ikiyüzer koyun ihsân etdiler. Abdüllah hazretleri çok ni'metler verip,
    ikibin dirhem ve dörtyüz koyun ihsân etdi. Hazret-i Abdüllah bin Ca'fer
    varlıklı idi. Ondan sonra, kadıncağız kocası ile dörtbin dirhem gümüş
    ve yediyüz koyunu alıp, sevinerek evlerine döndüler. Resûlullahın
    'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretlerinin evlâdının cömerdliği,
    ikrâmları bu mertebede olunca, lâyık olan odur ki, ümmeti olan kişi
    dünyâya rağbet etmeyip, eline geçeni infâk edip, onların izinden gidip,
    tâ ki, dünyâda müslimânlıkları ma'mûr, âhıretde de günâhları afv
    edilmiş olur.

      Forum Saati Ptsi Mayıs 20, 2024 1:50 am