Sual: (Türk milleti fakir olduğu için hacca gitmemesi
gerekir. Çünkü dinimiz israfı yasaklıyor) diyorlar. Bunlara nasıl cevap
vermeli?
CEVAP
Dini inançları bozmak için dört koldan saldırıya
geçilmiştir. Her gün yeni bir şey çıkarılarak itikadımız, amelimiz zedeleniyor.
“Hayzlı iken Kur’an okunur, oruç tutulur” gibi, dört delile (Kitaba, sünnete,
icmaya ve kıyasa) aykırı fikirler üretilirken, şimdi de, hac ibadeti bozulmaya
çalışılıyor. Türk milleti fakir olduğu için hacca gitmemesi gerekirmiş. Çünkü
dinimiz israfı yasaklıyormuş. Acaba bu sözlerinde samimiyet eseri var mıdır?
Samimi isen, niye Bodruma, Avrupa’ya, Amerika’ya eğlenmeye gidiyorsun? Niye
yoksulları gözetmeyip de, festivaller peşinde koşuyor, yılbaşı eğlenceleri
tertip ediyor, devrilen çamlar altında, şarap fıçılarını boşaltıyor ve sabaha
kadar kumar oynuyorsun?
Haccı engellemekle yoksulluk önlenemez.
Peygamber efendimiz, yoksulluğu önlemenin yolunu bildirmiş, (Zenginlerin zekatı,
fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan
verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir) buyurmuştur. Demek
ki zenginler zekatını yerli yerince verse, haccı engellemeye lüzum kalmayacak ve
aç kalan fakir de bulunmayacaktır.
Emekli vaiz adı altında bir başkası
da, (Diyanet fikir üretemiyor) diyerek, dinimizi bozmaya çalışıyor. (İslam
dünyası aklını kullanmalı, yüzyıllardan beri, paslanan, çürüyen ve işlevini
yitiren o akıldışı kilitleri söküp atmalı) diyor. Paslanan, çürüyen ne diye
merak ettik. Baktık ki, bunlar, dinimizin, hac, kurban, tesettür gibi emirleri
imiş. (Hacca gidecekler, kurban kesecekler, evsizlere, yoksullara yardım etmeli)
diyor.
Dini kuralları koyan Allahü teâlâdır. Yüce Rabbimiz, toplumda
yoksulların olacağını hâşâ bilmiyor muydu? (Bir toplumda yoksul varken, hacca
gidilmez, kurban kesilmez) diyemez miydi? Demediğine göre, kurban derilerine
sahip çıkma hevesi gibi, kurbanın kendisine de, hac paralarına da sahip çıkmak
mı istiyor?
Bu iş olmayınca da, (Hani İslamiyet akıl diniydi? Niye aklını
kullanmıyorsun? Akıl yolunu seçerek kurban ve hac paralarını niye yoksullara
vermiyorsun) diyor. Felsefecileri ve sapık fırkalardan mutezileyi övüyor.
(Farabi, İbni Sina, İbni Rüşt gibi düşünürler, İslamlığı hep aklın ve
yaşanan dünyanın, insansal gereklerin aynasına tutarak değerlendirdiler. O
dönemlerin ürünü olan Mutezile, inançta yazgıcılığı (kaderciliği) reddederek,
İslamın akılsal yol ve yöntemlerle kurumlaşmasına çalıştı) diyerek kaderi de
inkâr ediyor. Kader, Allahü teâlânın insanların başlarına gelecek işleri bilmesi
ve bu bilgisinin bir kitaba [levh-i mahfuza) yazılması demektir. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, onların işlediklerini ve
işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]
(Allah her canlının durduğu yeri ve
sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda]
dır.) [Hud 6]
(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda
yazılmıştır.) [Kamer 52, 53]
Bu ve benzeri birçok âyet vardır. Ama inanan
kim? Adam, hep Kur’an Kur’an der ama ya Kur’ana inanmaz veya onu istediği gibi
yorumlar.
(İmam-ı Gazali'nin kilitlediği akıl kapısını açmak gerekir)
diyerek de, nakli esas alan âlimlere dil uzatıyor. Emekli vaizin aklı var da,
imam-ı Gazali veya öteki âlimlerin aklı yok mu idi? Adam, (Benim düşüncemde olan
akıllı, benim gibi düşünmeyen akılsızdır) demek istiyor.
(Örtünme
Kur’anda bir dönemin, bir olayın zorunluluğu olarak vardır. Ama günümüzde o
zorunluluklar birtakım yasal ve yaşamsal önlemlerle, gereklerle başkalaşmıştır.
O halde herkes Avrupalı gibi giyinmelidir) diyerek tesettüre de dil
uzatıyor.
Allahü teâlânın tam olarak gönderdiği dinde noksanlık
arayanlar, kendi yüzkaralarını ortaya çıkarmış olurlar. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan
nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim.) [Maide
3]
Sual: Bir gazetede yazarın biri, şeytan taşlamadaki izdihamı önlemek
için haccın üç ay içinde yapılmasını teklif ediyor. Bu, dini değiştirmek değil
midir?
CEVAP
Bazı kimseler, orucu da kısaltmak için epey uğraştılar. "Çok
oruç tutuyoruz. Güneş doğana kadar yiyip içmeliyiz" dediler. "Yaz aylarında oruç
tutmak zordur. Kışın tutulmalı" gibi tekliflerle gelmek için hazırlanıyorlar.
Bunların asıl maksatları, dini bozmaktır. Dinimizde eksiklik yoktur. Orucun
hangi ayda tutulacağı, haccın hangi günde yapılacağı açıkça bildirilmiştir.
Allahü teâlânın kemale erdirdim dediği dinde eksiklik arayanlar, şu
âyete inanmamış olurlar:
(Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size
olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim.) [Maide 3]
gerekir. Çünkü dinimiz israfı yasaklıyor) diyorlar. Bunlara nasıl cevap
vermeli?
CEVAP
Dini inançları bozmak için dört koldan saldırıya
geçilmiştir. Her gün yeni bir şey çıkarılarak itikadımız, amelimiz zedeleniyor.
“Hayzlı iken Kur’an okunur, oruç tutulur” gibi, dört delile (Kitaba, sünnete,
icmaya ve kıyasa) aykırı fikirler üretilirken, şimdi de, hac ibadeti bozulmaya
çalışılıyor. Türk milleti fakir olduğu için hacca gitmemesi gerekirmiş. Çünkü
dinimiz israfı yasaklıyormuş. Acaba bu sözlerinde samimiyet eseri var mıdır?
Samimi isen, niye Bodruma, Avrupa’ya, Amerika’ya eğlenmeye gidiyorsun? Niye
yoksulları gözetmeyip de, festivaller peşinde koşuyor, yılbaşı eğlenceleri
tertip ediyor, devrilen çamlar altında, şarap fıçılarını boşaltıyor ve sabaha
kadar kumar oynuyorsun?
Haccı engellemekle yoksulluk önlenemez.
Peygamber efendimiz, yoksulluğu önlemenin yolunu bildirmiş, (Zenginlerin zekatı,
fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan
verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir) buyurmuştur. Demek
ki zenginler zekatını yerli yerince verse, haccı engellemeye lüzum kalmayacak ve
aç kalan fakir de bulunmayacaktır.
Emekli vaiz adı altında bir başkası
da, (Diyanet fikir üretemiyor) diyerek, dinimizi bozmaya çalışıyor. (İslam
dünyası aklını kullanmalı, yüzyıllardan beri, paslanan, çürüyen ve işlevini
yitiren o akıldışı kilitleri söküp atmalı) diyor. Paslanan, çürüyen ne diye
merak ettik. Baktık ki, bunlar, dinimizin, hac, kurban, tesettür gibi emirleri
imiş. (Hacca gidecekler, kurban kesecekler, evsizlere, yoksullara yardım etmeli)
diyor.
Dini kuralları koyan Allahü teâlâdır. Yüce Rabbimiz, toplumda
yoksulların olacağını hâşâ bilmiyor muydu? (Bir toplumda yoksul varken, hacca
gidilmez, kurban kesilmez) diyemez miydi? Demediğine göre, kurban derilerine
sahip çıkma hevesi gibi, kurbanın kendisine de, hac paralarına da sahip çıkmak
mı istiyor?
Bu iş olmayınca da, (Hani İslamiyet akıl diniydi? Niye aklını
kullanmıyorsun? Akıl yolunu seçerek kurban ve hac paralarını niye yoksullara
vermiyorsun) diyor. Felsefecileri ve sapık fırkalardan mutezileyi övüyor.
(Farabi, İbni Sina, İbni Rüşt gibi düşünürler, İslamlığı hep aklın ve
yaşanan dünyanın, insansal gereklerin aynasına tutarak değerlendirdiler. O
dönemlerin ürünü olan Mutezile, inançta yazgıcılığı (kaderciliği) reddederek,
İslamın akılsal yol ve yöntemlerle kurumlaşmasına çalıştı) diyerek kaderi de
inkâr ediyor. Kader, Allahü teâlânın insanların başlarına gelecek işleri bilmesi
ve bu bilgisinin bir kitaba [levh-i mahfuza) yazılması demektir. Kur’an-ı
kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allah, onların işlediklerini ve
işleyeceklerini bilir.) [Bekara 255]
(Allah her canlının durduğu yeri ve
sonunda bırakılacağı mekanı bilir. Hepsi açık bir kitapta [levh-i mahfuzda]
dır.) [Hud 6]
(Yaptıkları küçük büyük her şey, satır satır kitaplarda
yazılmıştır.) [Kamer 52, 53]
Bu ve benzeri birçok âyet vardır. Ama inanan
kim? Adam, hep Kur’an Kur’an der ama ya Kur’ana inanmaz veya onu istediği gibi
yorumlar.
(İmam-ı Gazali'nin kilitlediği akıl kapısını açmak gerekir)
diyerek de, nakli esas alan âlimlere dil uzatıyor. Emekli vaizin aklı var da,
imam-ı Gazali veya öteki âlimlerin aklı yok mu idi? Adam, (Benim düşüncemde olan
akıllı, benim gibi düşünmeyen akılsızdır) demek istiyor.
(Örtünme
Kur’anda bir dönemin, bir olayın zorunluluğu olarak vardır. Ama günümüzde o
zorunluluklar birtakım yasal ve yaşamsal önlemlerle, gereklerle başkalaşmıştır.
O halde herkes Avrupalı gibi giyinmelidir) diyerek tesettüre de dil
uzatıyor.
Allahü teâlânın tam olarak gönderdiği dinde noksanlık
arayanlar, kendi yüzkaralarını ortaya çıkarmış olurlar. Kur'an-ı kerimde mealen
buyuruluyor ki:
(Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan
nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim.) [Maide
3]
Sual: Bir gazetede yazarın biri, şeytan taşlamadaki izdihamı önlemek
için haccın üç ay içinde yapılmasını teklif ediyor. Bu, dini değiştirmek değil
midir?
CEVAP
Bazı kimseler, orucu da kısaltmak için epey uğraştılar. "Çok
oruç tutuyoruz. Güneş doğana kadar yiyip içmeliyiz" dediler. "Yaz aylarında oruç
tutmak zordur. Kışın tutulmalı" gibi tekliflerle gelmek için hazırlanıyorlar.
Bunların asıl maksatları, dini bozmaktır. Dinimizde eksiklik yoktur. Orucun
hangi ayda tutulacağı, haccın hangi günde yapılacağı açıkça bildirilmiştir.
Allahü teâlânın kemale erdirdim dediği dinde eksiklik arayanlar, şu
âyete inanmamış olurlar:
(Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size
olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim.) [Maide 3]