Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    Kutuplarda Oruç

    Ruzgar
    Ruzgar
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3096
    Doğum tarihi : 19/09/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 47
    Yaş : 54
    Ülke : Almanya

    Kutuplarda Oruç Empty Kutuplarda Oruç

    Mesaj tarafından Ruzgar Ptsi Ara. 21, 2009 1:16 am

    Sual: Bazı ateistler, Kutuplarda nasıl namaz
    kılınır, nasıl oruç tutulur. Buna kimse cevap veremiyor, görüldüğü gibi
    İslamiyet her asra ayak uyduramıyor diyerek, güya İslamiyet’in bazı
    meselelere bir çare bulamayacağını söylüyorlar. Bunların etkisi altında
    kalan, reformist zihniyete sahip bazı mezhepsizler de, Bakın dinde
    cevap verilmesi gereken meseleler çıkıyor, yeni ictihadlar yapılmalı,
    Kur'anı her çağda, o asrın teknolojisinin, ilminin ışığında yeniden
    tefsir etmeli, yorumlamalı diyerek Kur'an-ı kerimi asra uydurmaya
    çalışıyorlar.
    Bunlara nasıl cevap vermeli?
    CEVAP
    İslamiyet’i
    gönderen, her şeye gücü yeten, her şeyi yoktan yaratan Allahü teâlâdır.
    Allah için hiçbir zorluk olmaz. Namaz, oruç gibi dinimizin bütün
    emirleri, zamana göre değişmez. Hiçbiri de çağın şartlarına ters
    düşmez. Çünkü dini gönderen Allahü teâlâ, her asırda neler olacağını
    bilir. Zaten bilmeyen ilah olamaz. Öyle ise Allahü teâlânın gönderdiği
    dinde noksanlık, yanlışlık olmaz. Noksanlık, bir karıncayı, bir arpa
    tanesini yaratmaktan aciz olan ateistin kafasındadır.

    Tefsir,
    moda kitabı değildir. Her çağa, her asra göre değişik tefsir olmaz.
    Dinimiz eksik mi ki tamamlanacaktır? Yoksa fazlalık mı var ki
    çıkarılacak? Dinde eksiklik ve fazlalık olmadığı için değişik, yeni bir
    tefsire ihtiyaç olmaz. Çünkü dine yeni bir şey eklemek bid’at olur.
    Dinimizin emirlerini değiştirmek büyük sapıklıktır. Her çağa, her asra
    göre değişik tefsir yazmak, değişik yorum getirmek demek, dini her
    asırda bozmak demektir.

    İslam âlimleri, olması mümkün olan her
    meselenin cevabını bildirmişlerdir. Cevap verilmemiş hiçbir mesele
    kalmamıştır. Kur’an-ı kerimde, beş vakit namazın vakitleri, çeşitli
    âyet-i kerimelerde bildirildiği halde, Beş vakit namaz tabirinin
    geçmeyişinin elbette sebepleri vardır. Bunun hikmetlerinden birisi de,
    kutuplarda ve kutuplara yakın yerlerde, beş vakit namazın hepsinin
    vaktinin girmemesidir.
    Ayakları olmayan kimse için abdestin farzı
    dört değil, üçtür. Biri sakıt olmuştur. Bulunmayan ayaklar yerine
    vücudun başka yerini yıkamak gerekmez.

    Zengin, İslam’ın beş
    şartını da yapmakla yükümlü iken, fakire zekat vermek ve şartları
    yoksa, hacca gitmek de farz değildir. Şu halde ifa bakımından, İslam’ın
    şartı zengine göre beş iken, fakire göre üçtür. Fakire de, “Sen
    İslam’ın beş şartını yapmaya mecbursun” denilemez. Çünkü onda zenginlik
    şartı yoktur.

    Muayyen özrü on gün devam eden bir kadın, her ay
    on gün namaz kılmaz. Çünkü namaz kılmak için o kadında, hadesten
    taharet şartı yoktur. Özürden kurtulunca kaza etmesi de emredilmemiştir.
    Kısa
    gecelerde şafak kaybolmadan fecrin tulu ettiği ülkelerde, yatsı ve
    vitrin vakitleri girmediği için bu namazları kılmak gerekmez. (Nimet-i
    İslam)

    Halebi’de buyuruluyor ki:
    Vakit girmedikçe, namaz
    farz olmaz. Nitekim Sadrüddin Bürhan-ül eimme, (Vakti girmediği için
    yatsı namazı size farz olmaz) diye fetva vermiştir. Şems-ül-eimme
    Hulvani, (Vakit girmeyen yerlerde yatsı namazı kaza olarak kılınır)
    diye fetva vermiştir. Ancak bu fetvayı duyan Harezm’de Şeyh-i Kebir
    Bakkali, (Vakit girmeyen yerlerde yatsı namazı farz olmaz) diye fetva
    verdi. İmam-ı Hulvani bu fetva üzerine, Şeyh-i Kebir’e, (Beş vakit
    namazdan birini kaldıran kimse, kâfir olmaz mı?) diye sordurunca,
    Şeyh-i Kebir de, (Dirsekleri ile birlikte elleri veya aşık kemikleri
    ile birlikte ayakları olmayan kimse için abdestin farzı kaçtır?) dedi.
    Daha sonra, (İşte bir abdest uzvu noksan olana abdestin farzı, dört
    değil, üç olduğu gibi, namaz vakitlerinden bazısı girmeyen yerdeki
    Müslümanlara, sadece vakti giren namazlar farzdır) buyurdu. Bu cevap
    karşısında, imam-ı Hulvani, hakkı teslim edip, önceki fetvasından rücu
    etti.

    Şafii âlimlerin çoğuna göre, yatsı ve sabah namazının
    vakti girmeyen yerlerde bu namazlar, vakitleri giren en yakın bölgeye
    kıyas edilerek kılınır.

    Hanefi’de vakit, namazın hem şartı hem
    de sebebi olduğu için, sebep bulunmayınca yani vakit girmeyince, o
    namaz farz olmaz. Vakit girmeden de kılınmaz. Kaza etmek de gerekmez.
    Fakat bazı âlimlere göre bu iki namazı kılmak farzdır. İhtiyata riayet
    etmek çok iyi olur. Bu bakımdan bu iki namaz, (Vaktine yetişip de
    kılamadığım son yatsı) ve (son sabah namazının farzını kılmaya) diye
    niyet edilerek kılınmalıdır. Bu iki namazı, vakitlerinin başladığı en
    son günün vakitlerinde kılmak iyi olur.
    Bu iki namaz vaktinin
    başlamadığı zamanlarda, daha önce vakitlerinin olduğu en son günün
    vakitlerini esas alarak, normal vakti girene kadar her zaman o vakitte
    kılınır.

    Sual: Ramazan ayı gelince, oruç tutmak farz olur. Ancak
    seferi olanın, dört mezhepte de oruç tutması farz değildir. Kutuplara
    ve aya giden Müslüman, seferi ise oruç tutmaz. Geriye dönünce kaza eder.
    Kutuplarda
    buz denizinde yaşayan insan yok ise de, biz var olduğunu düşünelim.
    Altı ay gündüz, altı ay gece olan yerlerde nasıl oruç tutulacaktır?
    CEVAP
    Gündüzleri
    24 saatten daha uzun yerlerde, mesela altı ay gündüz olan yerlerde,
    oruca saat ile başlanır ve saat ile bozulur. Gündüzü böyle uzun
    olmayan, vakitleri normal teşekkül eden, yani gündüzleri 24 saatten az
    olan bir şehirdeki Müslümanların zamanına uyularak oruç tutulur. (Dürer)

    Namazı
    orucu ay ve güneşin durumuna göre ayarlayan İslam dininde 3-6 ay güneş
    batmayan ve doğmayan yerlere göre benim bildiğim bir kaide yoktur.
    Varsa gösterin.
    CEVAP
    Bizim bildiğimiz veya sizin bildiğiniz
    dinde ölçü olmaz. Dinde dört tane ölçü vardır. Bu ölçülere uygunsa
    mesele yok. Yoksa şahıslara göre bence senceye göre hareket edilirse
    insan sayısı kadar din meydana çıkar.

    Yukarıda ki yazıda
    kaidelerden bahsediliyor ya. Mesela vakit girmedikçe namaz farz olmaz
    kaidesi bildiriliyor ya. Dinde senet olan kitaplardan naklediliyor.
    Daha ne kaidesi arıyorsunuz? 6 ay gece veya altı ay gündüz olan
    yerlerde oruca saatle başlanır deniyor ya. Yarasa güneşi göremiyorsa,
    güneşin bunda suçu yoktur.

    1400 yıl önce Arabistan’da yaşayanlar
    kutuplar diye bir yer bilmiyorlardı. Bilmediklerine göre bir kaide de
    koymaları imkansızdır.
    CEVAP
    Arapların bilip bilmemesi önemli
    değil ki, önemli olan Allah’ın bilmesi ve Resulünün bildirmesidir.
    Resulü kaideler bildirmiştir âlimler de buna göre ictihadlarını ortaya
    koymuşlardır. Din zamanla değişmez. Karanlık ülkelerin olduğunu
    Arapların bilmemesi de söz konusu değil. İslamiyet Arapların dini
    değildir, kâinata inmiştir eksik değildir. Dediğiniz gibi eksik olursa
    suçu Allah’a yüklemiş oluruz, dinimizi niye eksik gönderdi diye.
    Kaideleri de Araplar değil Allah ve Onun Peygamberi koyar.
    İman ve
    ibadetler değişmez. Kıyamete kadar aynıdır. Değişen fen bilgileridir.
    Zaman geçtikçe kâmil şeklini alırlar. İslamiyet zaten kâmil olarak
    gelmiştir ve öyledir ve öyle devam edecektir. Cevap verilemeyecek
    hiçbir mesele yoktur.

    Sual: "Dinimizde her şey bildirilmiş,
    İslam alimleri her şeyi açıklamışlardır" deniyor. Peki, altı ay gündüz
    ve altı ay gece olan kutuplarda orucun nasıl tutulacağı, namazın nasıl
    kılınacağı da açıklanmış mıdır?
    CEVAP
    Evet onlar da
    açıklanmıştır. Hanefi’de vakit, namazın hem şartı hem de sebebi olduğu
    için, sebep bulunmayınca yani vakit girmeyince, o namaz farz olmaz.
    Vakit girmeden de kılınmaz. Kaza etmek de gerekmez. Fakat bazı âlimlere
    göre vakti girmeyen namazları da kılmak farzdır. İhtiyata riayet etmek
    çok iyi olur. Gündüzü böyle uzun olmayan, vakitleri normal teşekkül
    eden, yani gündüzleri 24 saatten az olan bir şehirdeki Müslümanların
    zamanına uyularak namazlar kılınır. Vakti girmeyen bu namazları
    kılarken, (Vaktine yetişip de kılamadığım en son ……. namazının farzını
    kılmaya) diye niyet edilmesi uygun olur.

    Dört mezhepte de
    seferde oruç tutmak farz değildir. Kutuplara ve Aya giden Müslüman,
    seferi ise oruç tutmaz. Geriye dönünce kaza eder. Ramazan ayı gelince,
    oruç tutmak farz olur. Bu bakımdan gündüzleri 24 saatten daha uzun
    yerlerde, mesela altı ay gündüz olan yerlerde, oruca saat ile başlanır
    ve saat ile bozulur. Gündüzü böyle uzun olmayan, vakitleri normal
    teşekkül eden, yani gündüzleri 24 saatten az olan bir şehirdeki
    Müslümanların zamanına uyularak oruç tutulur. (Dürer)

    NOT: Daha
    kolay anlaşılması için şunu da ilave edelim: 6 ay gündüz veya 6 ay gece
    olan yerlerde, mesela İstanbul'un namaz vakitleri esas alınıp ona göre
    namaz kılınır. Oruç için de öyle. Ramazan ayı gelince, İstanbul'un oruç
    vakitleri esas alınır, o saatte başlanıp o saatte iftar edilir.

    Sual: Avrupa’daki bazı Müslümanlar, yatsı ve sabahın vakti girmeyen yerlerde cemaatle nafile namaz kılıyorlar. Bu doğru mudur?
    CEVAP
    Doğru değildir. Ramazanda kılınan teravih hariç, nafile namazlar cemaatle kılınmaz.

      Forum Saati Cuma Mayıs 17, 2024 1:29 am