Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

    NAMAZIN RÜKÜNLERİ

    Ruzgar
    Ruzgar
    Moderatör


    Mesaj Sayısı : 3096
    Doğum tarihi : 19/09/69
    Kayıt tarihi : 08/12/09
    Tecrübe Puanı : 47
    Yaş : 54
    Ülke : Almanya

    NAMAZIN RÜKÜNLERİ Empty NAMAZIN RÜKÜNLERİ

    Mesaj tarafından Ruzgar Ptsi Ara. 21, 2009 1:54 am

    NAMAZIN RÜKÜNLERİ

    Namazın rükünleri, yani,
    içindeki farzları şunlardır:

    1 - İftitah tekbiri,

    2 -
    Kıyam,

    3 - Kırâet,

    4 - Rükû',

    5 - Sücûd,

    6 - Ka'de-i
    âhire.
    İftitah Tekbîri Neye
    Denir?

    Namaza tekbir ile, yani Allâhü
    Ekber denilerek başlanır. Bu sebeble bu tekbire iftitah (yani namaza başlama)
    tekbîri denir. Bu tekbire Tahrime de denir.

    * Tahrime, bir şey'i haram
    kılmaya denir. Namaza Allâhü Ekber sözüyle başlandığı ve bundan sonra namazdan
    çıkana kadar yeme, içme, dünyevî konuşma ve çalışmalar haram olduğu için,
    iftitah tekbirine bu isim verilmiştir.

    * Hanefîlerin çoğuna göre, iftitah
    tekbiri, namazın bir rüknü değil, bir şartıdır ve namazın dışındadır. Ancak
    namazın rükünlerine iyice bitişik olması sebebiyle, rükün kabul edilmesi daha
    uygun bulunmuştur.

    Diğer üç mezheb imamları da iftitah tekbîrini rükün
    kabûl ederler.

    * Tekbir sözü Allâhü Ekber'dir. Bununla beraber, ta'zim
    ifade eden şu sözlerle de namaza başlamak mümkündür.

    Allahü'l-azîm
    Tebârekâllah, Elhamdülillâh, Lâ ilâhe illâllah, Allahümme,
    Allah...

    Bismillâh, Estağfirullah, Eûzü billâh, İnnâ lillâh, v.s. gibi
    ifadelerle ise namaza başlanılmaz. Çünkü bu ifadelerde ta'zim mânâsı yoktur.
    Bunlar birer duâ kelimesidir.

    * İmama uymak üzere alınan iftitah
    tekbîrinin ayakta olması, eğilmeden alınması şarttır.

    * İmama uyacak
    kimse, tekbîrini imamdan önce almamalıdır. İmamın tekbîrine yakın veya onu tâkib
    ederek tekbir alınmalıdır. İmamdan önce alınan tekbirle imama uyulmuş
    olmaz.

    * Niyet ile iftitah tekbîri arası yemek, içmek, konuşmak gibi
    namaza yabancı şeylerle ayrılmaz. Niyetten hemen sonra Allâhü Ekber denilerek
    namaza durulur.
    Kıyâm Nedir?

    Namazda ayakta durmak demektir.
    Farz ve vâcib namazlarda ayakta durmak farzdır.

    * Özür olmaksızın
    yalnızca bir ayak üzerinde durmak mekruhtur. Fakat böyle kılınan bir namazı iade
    etmek de gerekmez.

    * Bir özür olmadıkça, farz namazlar hayvan üstünde
    kılınmaz. Yürümekte olan bir araba da, yürümekte olan bir hayvan hükmündedir.
    Binaenaleyh zaruret bulunmadıkça, farz ve vâcib namazlar, hareket hâlindeki
    araba içinde kılınmazlar.

    * Hareket hâlindeki bir gemi içinde, bütün
    namazlar oturarak kılınabilir. Fakat ayakta kılınması efdaldir.

    * Uçuş
    hâlindeki bir yolcu uçağı da, hareket hâlindeki gemi mesâbesindedir.

    *
    Ayakta durmaya mâni ciddî bir özür ve hastalığı olan kimse, namazı oturarak
    kılabilir. Bir müddet ayakta durmaya gücü yeten kimse, o miktar ayakta durmalı,
    sonra oturmalıdır. Hattâ sadece iftitah tekbîrini ayakta almaya iktidarı olan,
    tekbîri ayakta alır ve sonra oturur.

    * Sünnet ve müstehab namazları, bir
    özür olsun olmasın oturarak kılmak câizdir. (Efdal olan ise ayakta kılmaktır).
    Bundan sadece sabahın sünneti müstesnadır. Teravih namazı da, sabahın sünneti
    gibi, bir özür olmaksızın oturarak kılınmaz.

    * Bir kimse ayakta başladığı
    nâfile namazı oturarak; oturarak başladığı nâfileyi de sonradan kalkarak ayakta
    tamamlayabilir.
    Kırâet Nedir?

    Namazda, kıyam hâlinde, yani,
    ayakta iken Kur'an-ı Kerîm'den bir veya birden fazla âyet okumaktır.

    *
    Namazda en az bir âyet miktarı Kur'an okumak farzdır. Ancak âyet iki veya daha
    çok kelimeli olmalıdır. Tek kelimeli âyetle namaz sahih olmaz. (Fâtiha sûresini
    ve en az 3 âyet okumak ise, vâcibdir).

    * Bir âyet-i celîleden başkasını
    okumağa gücü yetmeyen kimse o âyet-i kerîmeyi İmam-ı A'zam'a göre bir kere okur.
    Bir rek'atta üç kere tekrar etmez. İmameyn'e göre ise tekrarlar. Fakat üç âyet
    bilen kimsenin aynı âyeti 3 kere tekrar etmesi, İmameyn'e göre de câiz
    olmaz.

    Âyete'l-Kürsî gibi uzun bir âyetin bir kısmını bir rek'atta, diğer
    kısmını da diğer rek'atta okumak, sahih olan görüşe göre câizdir.

    Fakat
    yapmamak daha efdaldir.

    Kırâet Nasıl Yapılmalıdır?

    Okunan Kur'an,
    namaz kılanın kendisi işitecek derecede hafif bir sesle telâffuz edilerek
    okunmalıdır. Buna hafî kırâet denir. Tamamen kalbden geçirilerek yapılan bir
    okuma ise, kırâet sayılmaz. Böyle bir okuyuşla kılınan namaz sahih
    olmaz.

    İmama uyan kimseden kırâet sâkıt olur. Yani o kimse Kur'an
    okumadan imamı dinler, imam gizli okuyorsa, sükût edip bekler.

    *
    Şâfiîlerce imama uyan kimseden kırâet sâkıt olmaz. Onlar, imam namazı gerek
    cehrî, gerekse hafî kırâetle kıldırsın, Fâtiha'yı okurlar. Rek'atı kaçırma
    korkusu bundan istisnadır. Mâlikîler ve Hanbelîler ise, yalnız hafî namazlarda
    imama uyan kimsenin okumasını gerekli görürler.

    * Kur'an'dan namaz câiz
    olacak kadarını ezberlemek, her müslümana farz-ı ayndır. Fâtiha ve bir sûre
    hıfzı vâcib, tüm Kur'an'ın ezberlenmesi ise, farz-ı kifâyedir.

    * Farz
    namazların sadece ilk iki rek'atında kırâet farzdır. Üç ve dördüncü rek'atlarda
    kırâet farz değildir. Nâfileler ile vitrin ise, her rek'atında kırâet
    yapılır.
    Rükû' Ne Demektir?

    Avuç içlerini diz kapaklarına
    yapıştıracak şekilde iki büklüm olmak demektir.

    * Yapılışı
    Nasıldır?

    Rükû'un en alt derecesi, elleri dizlere yapıştıracak şekilde
    eğilmektir. Sünnete uygun rükû' ise şöyle yapılır:

    Vücudun yukarı kısmı,
    baş dik olarak yere paralel şekilde öne doğru eğilir. Ayaklar kırılmaksızın dik
    tutularak eller de dizlere konur ve parmaklarla kavranır. Bu arada baş ile arka
    düz halde bulunmalıdır.

    Hanımların tam rükû'a varmaları gerekmez. Rükû'a
    yakın bir şekilde eğilmeleri kâfidir.

    Oturarak namaz kılan kimse ise,
    rükû' ederken, alnı dizlere paralel olacak kadar sırtını eğer.

    Sırtları
    yere paralel şekilde kanbur kimselerin ise, sadece başlarını eğmeleri
    kâfidir.

    * İmama rükû'da iken yetişip tekbir alarak rükû'a varan kimse, o
    rek'atı imam ile kılmış sayılır. Fakat imam rükû'da iken tekbir alıp da imam
    rükû'dan kalkarken rükû'a giden kimse ise, o rek'ata yetişmiş sayılmaz. Namazın
    sonunda o rek'atı yalnız başına kılar.

    * İmama rükû'da yetişen kimse, iki
    tekbir getirmek zorunda değildir. Allâhü Ekber diyerek namaza girer ve hemen
    rükû'a eğilir. Bu tekbir ile hem iftitah, hem de rükû' tekbirini almış
    olur.
    Sücûd Ne Demektir?

    Burnu, alnı, elleri, dizleri ve
    ayakları yere koymak ve dokundurmak suretiyle secde etmek demektir. Secde,
    lügatte baş eğmek, tevazu' göstermek demektir. Her rek'atte iki kere secde etmek
    farzdır.

    * Secde ve rükû' hâlinde durmanın en az miktarı, üçer kere
    tesbih okunacak miktardır. Ortası 5, ekmeli 7'şer tesbih okuyacak kadar
    durmaktır.

    * Tek başına namaz kılan, daha fazla tesbihte bulunabilir.
    Fakat imam olan zat, cemaatın rızası bulunmadan 3'ten fazla tesbihte bulunamaz.
    Cemaati usandırmak câiz değildir.

    Rükû'daki tesbih:

    Sübhâne
    Rabbiye'l-Azîm'dir.

    Secdedeki tesbih de:

    Sübhâne
    Rabbiye'l-A'lâ'dır.

    Yapılışı Nasıldır?

    Rükû'dan
    kalktıktan sonra secdeye giden kimse, alınla beraber burnunu da yere koyar. Özür
    olmaksızın sadece alnı yere koyup burnu koymamak câiz olmaz. Bu şekilde yapılan
    secde sahih değildir. Yanak ve çeneleri yere koymakla secde olmaz.

    Secde
    hâlindeyken ayrıca eller ile dizler de yere konur. Bu sünnettir. İmam-ı Şâfiî,
    Ahmed bin Hanbel ve İmam-ı Züfer'e göre ise, farzdır.

    İki ayağın veya bir
    ayağın parmakları yere konmadıkça secde câiz olmaz.

    Peygamber
    Efendimiz:

    "Ben yedi kemik üzerine secde etmekle emrolundum: Alın, iki
    el, iki diz ve iki ayağın parmak uçları üzerine" buyurmuşlardır.

    Yalnız
    bir el ile bir dizi yere koymak, ayak parmaklarından sadece bir kısmını
    değdirmek kerahetle câizdir. Alnı yere koyarken iki ayağı birden geriden
    kaldırmak ise, câiz değildir, secdeye mâni olur.

    Nereye Secde
    Edilir?


    Secde yer üzerine veya yere bitişik bir şey üzerine
    yapılır. Secdede alın, yerin veya yer hükmünde olan şey'in katılığını
    hissedecektir. Buna binaen, ot, saman, yün, pamuk, kar gibi yumuşak şeyler
    üzerine secde yapan kimse, yüzü bu maddeler içinde kaybolup da yerin sertliğini
    hissetmezse secdesi sahih olmaz.

    Yerin sıcak oluşu veya temiz olmayışı
    gibi bir özürden dolayı avuç içlerine, elbisenin bir tarafına secde edilmesi
    sahihtir.

    Secde edilen kısım, aynı zamanda ayak koyulan yerden bir
    karıştan fazla yüksekte olmamalıdır.

    Ancak kalabalık veya başka bir özre
    binaen, kendi dizleri üstüne veya öndekinin sırtına da secde
    yapılabilir.

    Secdenin Mânâ ve Ehemmiyeti
    Nedir?


    Secde, namazın en mühim rüknüdür.

    Secde, Allah
    Teâlâ'ya gösterilen ta'zimin en üst noktasıdır. Namazda kıyâm ve rükû'
    mertebelerinden geçerek gittikçe artan mahviyet ve hürmet, secde ile son
    dereceye varır.

    Secde, her türlü yabancı duygulardan uzak, mutlak bir
    teslimiyet ve sâf bir kulluğun ifâdesidir.

    İslâm ma'bedlerine secde
    edilecek yer demek olan mescid isminin verilmesi de secdenin önemini
    göstermektedir.

    Secde kulun kulluğunu tam mânasıyla duyduğu ve bu duyguyu
    izhâr ettiği bir andır. Bu sebeble hadîs-i şerîf'te:

    "Kulun Allah'a en
    yakın olduğu an, secdedeki hâlidir" buyurulmuştur.

    Secde mü'minin Allah'a
    ilticâsının en güzel şeklidir. Benlikten kurtulup mâsivadan sıyrılıp Bâkî-i
    Hakikîye ulaşmanın sırrıdır.

    Secdenin Ehemmiyetini Gösteren Bâzı Hadîs
    Meâlleri:

    Hz. Peygamber'in (asm) âzadlısı Sevban Hazretleri, Resûl-i
    Ekrem Efendimize bir gün şu suâli sorarlar:

    - Yâ Resûlâllah, bana öyle
    bir amelden haber ver ki onu işlediğimde Allah Teâlâ beni Cennetine
    koysun...

    Resûlüllah Efendimiz ise, bu suâle cevaben şöyle
    buyururlar:

    "Çok secde etmeye bak. Her secdeden dolayı, Allah bir
    dereceni yükseltir, bir hatânı afveder..."

    Bunu te'yid eder mâhiyette Hz.
    Râbia bin Kâ'b diyor ki:

    "Ben zaman zaman Cenâb-ı Peygamber ile beraber
    gecelerdim. Bir gece kendilerine abdest suyu ve bâzı ihtiyaçlarını hazırlayıp
    getirdim. Memnun kaldılar ve:

    - Benden isteyin! buyurdular.

    -
    Cennette sizinle olmak isterim, dedim.

    - Bundan başka iste,
    buyurdular.

    - Hayır, isteğim sadece budur, dedim.

    Buyurdular
    ki:

    - Öyleyse çok secde etmekle bana yardımcı ol."
    Ka'de-i Âhire Nedir?

    Namazın son rek'atında,
    secdelerden sonra oturmak demektir.

    Namaz kılarken ikinci ve dördüncü
    rek'attan sonra oturmaya ka'de denir. Üç rek'atlı olan akşam ve vitir
    namazlarında ise, ikinci ve üçüncü rek'atlardan sonra oturulur. İkinci rek'attan
    sonraki oturuşa ka'de-i ûlâ (ilk oturuş), üçüncü veya dördüncü rek'attan sonraki
    oturuşa da ka'de-i âhire (son oturuş) denir.

    İlk oturuş vâcib, son oturuş
    ise farzdır. İki rek'atlı namazlarda ise, ikinci rek'atın sonundaki oturma, son
    oturuştur. Bunlarda ilk oturuş yoktur.

    Ne Miktar
    Oturulur?


    Oturuşun farz olan miktarı, teşehhüd miktarı
    oturmaktır. Teşehhüd miktarından kasıd ise, namazın sonunda Tehıyyâtı okuyacak
    kadarki müddettir.

    Oturuş Şekli Nasıldır?

    İlk
    veya son oturuşlarda, sol ayak yan yatırılıp üstüne oturulur. Sağ ayak ise,
    parmakları üzerine dikilerek, parmaklar kıbleye doğru yöneltilir. Ellerin
    parmakları tabiî şekilde uyluklar üzerine konur. Dizler tutulmaz. Vücud dik
    tutularak kucağa doğru bakılır.

    Kadınlar ise, her iki ayağını da sağa
    doğru yatırarak otururlar.

    Tahıyyât
    Nedir?


    Tehıyyât, mi'rac gecesinde, Cenâb-ı Hak ile, sevgili
    Habîbi, son Peygamberi Hz. Muhammed (asm) arasında geçen konuşmayı ifade eden;
    senâ, duâ, selâm ve şehâdet mânalarını içine alan bir cümledir. Sözleri ve
    kısaca meâli şudur:
    NAMAZIN RÜKÜNLERİ Ettehiyyatu

    Ettahıyyâtü lillâhi ve's-salâvâtü ve't-tayyibât. Esselâmü
    aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullahi ve berekâtüh. Esselâmü aleynâ ve alâ
    ibâdillâhi's-sâlihıyn. Eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden
    abdühû ve resûlüh.

    "Mal, beden, lisan ile olan bütün ibâdetler Allah'a
    mahsustur. Ey Nebî! Allah'ın rahmet ve bereketi üzerine olsun. Allah'ın selâmı
    üzerimize ve sâlih kulların üzerine olsun. Şehâdet ederim ki, Allah'dan başka
    ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed (asm) Allah'ın kulu ve
    Resûlüdür."

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 3:54 am